Bazen bir ağaç dikersiniz… Küçücük bir fidan. Toprağa iliştirirken avuçlarınızla, rüzgâr yapraklarını okşar, toprak ana onu bağrına basar, güneş üstüne titrer. Belki o an farkında bile değilsinizdir; siz sadece bir ağaç dikmişsinizdir. Oysa gökte bir melek kalemini oynatır ve kaydeder: “Bu da sadakadır.”
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki:
“Bir Müslüman bir ağaç diker ya da bir ekin eker de ondan bir kuş, insan veya hayvan yerse bu onun için bir sadaka olur.” (Buhârî, Müzâraa 1)
Bu ne büyük bir müjde! Yani sadece insanlara değil, kuşlara, karıncalara, rüzgârla savrulup toprağa karışan bir yaprak parçasına bile hayır yazılıyor. Sadece niyetle değil, eylemle gelen bir rahmet bu. Sessiz bir iyilik. Gölgesinde dinlenen, meyvesinden nasiplenen, dalında yuva kuran her canlıya verilen bir selam. Ve o selam her seferinde sadaka hanene yazılıyor.
Ne zaman ki bir fidan dikersin, aslında bir iyilik halkası başlatmış olursun. Sen göçüp gitsen bile o halka genişlemeye devam eder. Her meyve, her kuş cıvıltısı, her yaprak hışırtısı bir duadır belki. Öyle ki ağacın kuruyuncaya kadar değil, ondan sonra bile belki toprağı beslemesi, odun oluşu, kül olup başka bir döngüye karışmasıyla sadakan devam eder. Çünkü Allah’ın hesabı bizimki gibi değil. O, niyetleri bilir, iyiliği çoğaltır, ihlası büyütür.
Bugünün dünyasında ise böyle bir sadaka anlayışı ne kadar da az hatırlanıyor. Kalabalık şehirlerde betonlar yükselirken, bir ağacın gölgesine hasret kalan çocuklar büyüyor. Ne zaman bir fidan dikilse, aslında sadece doğaya değil, insanlığa da bir armağan sunuluyor. O yüzden bu hadisi sadece “bahçesi olanlar için” sınırlamak büyük bir eksiklik olur.
Bir saksıya tohum eken de, bir parkta kurumaya yüz tutmuş bir ağacı sulayan da, bir çiçeğin yaprağını koparmak yerine ona saygı gösteren de bu halkaya dahildir. Bir çocuğa toprak sevgisi aşılamak, kuşlar için pencere kenarına buğday bırakmak da bu anlayışın uzantısıdır. Çünkü sadaka, sadece cebimizden çıkan değil; elimizden, gönlümüzden ve davranışlarımızdan süzülen iyiliktir.
Bugün bir ağaç diksen, belki gölgesinde sen oturamayacaksın. Ama senden sonra bir çocuk, elinde kitabıyla onun altında dinlenebilir. Bir yaşlı kadın yürüyüşe çıktığında onun gölgesinde soluklanabilir. Belki de kimse bilmeyecek o ağacı kimin diktiğini. Ama Allah bilecek. Sessiz sadakaların Rabbi…
Ve düşün ki kıyamet kopuyor bile olsa, elindeki fidanı dik, diyor Efendimiz. Yani umut, son nefese kadar bir sorumluluktur. Çünkü bir ağaç dikmek sadece toprağa değil, ahirete de bir tohum atmaktır. Umutla, iyilikle, sadaka niyetiyle…
Öyleyse sor kendine: Bugün hangi ağacı diktin? Hangisi senden sonra da hayra vesile olacak? Belki bir çocukla kurduğun güzel bir iletişim. Belki bir hayvana su vermek. Belki gerçekten bir fidan…
Sadaka taşları sessizdi bir zamanlar. Şimdi sessiz sadakalar ağacın yapraklarında, gövdesinde ve gölgesinde…
Dik bir fidan. Belki de cennet orada başlıyordur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder