#faiz indirimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#faiz indirimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2024 Pazartesi

İklim değişikliği

 


İklim değişikliği artık bir yerlerde okuyup geçeceğimiz, sadece haberlerde duyduğumuz bir konu olmaktan çok uzakta. Çoğumuz, “Aman ya, yine mi iklim krizi” diye düşünüyoruz belki ama bu aslında hepimizi derinden etkileyen, geleceğimizi şekillendirecek kadar büyük bir mesele. Hani yazları her geçen yıl biraz daha sıcak hissediyoruz ya, işte bu sıcaklık artışı, kuraklık, orman yangınları gibi felaketler aslında bize doğanın gönderdiği kırmızı alarm.


Peki bu durumu değiştirmek için ne yapabiliriz? İşte burada “sürdürülebilir enerji” dediğimiz olay devreye giriyor. Kulağa havalı gelebilir ama aslında çok basit bir mantığı var: Fosil yakıtları (kömür, petrol, doğal gaz) yaktığımızda doğaya çok fazla zarar veriyoruz. Bunlar yerine güneş, rüzgar, jeotermal gibi doğal kaynaklardan enerji üreterek, doğaya daha az zarar verebiliriz. Yani, güneşi ve rüzgarı kendi yararımıza kullanmak, doğayı koruyarak enerji üretmek demek.


Güneş enerjisini düşünelim mesela… Sabahları perdelerimizi açtığımızda içeri dolan güneş ışığını enerjiye çevirebilen paneller var artık. Üstelik bu enerji tükenmiyor, güneş olduğu sürece bedava! Aynı şekilde rüzgar enerjisi de öyle. Rüzgar türbinleri dönüp durdukça elektrik üretiyor ve bunun için ne yakıt, ne de doğaya zarar var. Gerçekten doğa dostu, tertemiz bir çözüm.


Ama iş sadece bireysel olarak bizim yapabileceklerimizle bitmiyor. Devletlerin, büyük şirketlerin ve sanayinin de bu yöne kayması lazım. Toplum olarak bu konuda farkındalığımızı artırmalı, enerjiyi daha verimli kullanmalıyız. Basit önlemler bile fark yaratabilir: Evde ampullerimizi enerji tasarruflu olanlarla değiştirmek, su tasarrufuna dikkat etmek, hatta toplu taşımayı daha fazla kullanmak bile büyük farklar yaratabilir.


Belki de gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için harekete geçmenin tam zamanı. Kendi küçük çabalarımızla başladığımızda, bu çabalar birleşip büyük bir dalga yaratabilir. Sonuçta doğa bize değil, biz doğaya muhtacız.

23 Kasım 2021 Salı

Durusezi



Durusezi, “berrak his'tir ve empatlık ta denir. Durusezerler, hayatlarını materyallerden çok, neyin nasıl “hissettirdiğine” göre yaşarlar. Durusezer insanın kalbi hassastır. Başkalarının duygularını kendilerinin sanatlar bazen  ve bu onlara zaman zaman ağır gelir. Aşırı hassasiyetleri olabilir, herkesin, arkadaşların ve aile içindekilerin sorumluluklarını bazen üstlerine alırlar. 


Bu yüzden çok kişi bu armağanı bir yük olarak görür ama   armağanlarını doğru şekilde kullandıklarında bu Durugörüden de büyük bir güçtür. 


Durusezi,  insanın duygusal katmanlarını ve  bedensel rahatsızlıkları, kalp çakramız ve hislerimizle  hissedebildiğimiz anlamına gelir. güçlü bir his ya da duygu oluşur. Bu, bir insanın kalp kırıklığına sempati duymaktan öte dir. Bazen bir insanın çevresinde olduğunda mutlu, üzgün, kızgın, rahat, acı dolu olabilirsin, çünkü onun duygularını ve acılarını hissediyorsundur. 

  Başın ağrır ve onların da  başının ağrıdığını öğrenebilirsin. Ya da birisini düşündüğünde sebepsiz hüzünlenirsin  çünkü o sırada o da üzgündür. Durusezerler, bir insanın hislerini ve fiziksel rahatsızlıklarını çok rahat bir şekilde hissederler – hatta dışından mutlu görünen insanın bile içindeki mutsuzluğu görebilirler.


Gelişmemiş ise:


Gelişmemiş bir Durusezerin hisleri

İyi hissediyorken, bir insanla konuşurken durduk yere berbat hissedebilirsin, çünkü o an o kişinin hissettiği şey odur.

Negatif bir insanın çevresinde veya kalabalık bir ortamda bulunduktan sonra enerjin tükenebilir. (Bu onların enerjilerine hassas oluşundan ve farketmeden kendindeki şifa enerjisini onlara aktarmış olmandan kaynaklanır.)

Fiziksel rahatsızlığı olan birini düşündüğünde ya da gördüğünde,  grip olan veya başı ağrıyan bir kişi gördüğünde, durusezer gücün  -sen hasta olmasan da- aynı baş ağrısını sana hissettirir. 

Gelişmemiş olanlar başkalarının duygularını kendilerine almaya meyillidir. Bu onların duygularında baskı oluşturur. İnsanların yüklerini yanlışlıkla yüklenirler, bunu kontrol edemezlerse hayatları boyunca sıkıntıya girerler. İçsel şifa çalışmaları bol bol yapmaları gerekir. Gücü eline almak için çeşitli çalışmalar çok büyük önem arz eder. 

Gelişmiş ise: 


Gelişmiş durusezerler çoğu zaman Şifacılardır.


Durusezginler,  rüyalarında ruhsal mesajlar almaya yatkındırlar ve bilinçli rüya konusunda gelişmişlerdir.


Bir durusezerin gelişebilmesi için üç temel şey:


Kendini başkalarının yükünü yüklenmekten nasıl koruyacağını öğren.(Sadece niyetle veya kendine yakın bulduğun, başka spiritüel tekniklerle de yapabilirsin)

topladığın enerjileri nasıl salacağını öğren.

Başkalarının negatif enerjilerini kendinin sanmak yerine başkasının olduğunu fark et.

Bu Allah vergisi armağanın işleyişi, fiziksel olarak bir insana ait düşünceleri ya da ruhtan gelen bir mesajı alman ve bunu hemen duygu ve hislere dönüştürmenledir Durugörürler bu şeyi görüntüye çevirenlerdir; Duruişitirler bunu seslere çevirenlerdir; Durubilirler ise bunu bilişe dönüştürenlerdir.


Durusezi demek, bir Ruhu veya Meleği görmekten çok hissetmek demektir. Bu enerjilerin eril mi yoksa dişil mi olduklarını da sezebilir ve göremesen  nasıl göründüklerini hissedebilirsin. Yani siyah saçlarının, yeşil gözlerinin olduğunu sezebilirsin. Ve bu hisler tam manasıyla doğrudur. Hislerine güven. Bu  kabiliyet düzgün geliştirildiğinde, çok güçlü bir Şifacı ortaya çıkar. 


Unutmamamız gereken şey, empatlığın bir yük, bir lanet olmadığı; bir hediye olduğudur. kimliğinin bir parçasıdır ve bu hediye çok kişiye yardım etmeni sağlar.

Bunları yaparken karşılaştığımız en büyük sıkıntı, o duygunun kendimize ait olduğunu sanmamız, kendi duygularımızla karıştırmamızdır. 

başkasının enerjisini aldığımızın farkında olup, nasıl almayacağımızı anlayamamamızdır. Bu sebeple de, Durusezerler bu kabiliyeti yük sanır. – eğer yük olduğuna inanırsanız, gerçekten yük olacaktır. Kendinizi başkalarının enerjisinden koruyamayacağınıza inanırsanız, koruyamayacaksınız. Ama bunun hediye ve güç olduğunu, güvende olduğunuzu bilirseniz  öyle olacaksınız.

Şimdi herkes kendini farketsin. :) 

14 Kasım 2021 Pazar

Faiz indirimi olursa




Bir ülkenin ekonomisinin güçlü olması bazı faaliyetlere bağlıdır. Bunlardan özellikle ikisi en önemlileridir. 
  • ihracat 
  • üretim

Dışa bağımlı ekonomilerde üretim tamamen yerli olamayabiliyor. Ürünlerdeki bütün parçaların yerli olması gerekir ki üretim konusunda tam bağımsızlık olsun. Fakat gene de hammadde her zaman iç kaynaklardan temin edilemeyebiliyor. . Elbette ithalatı sıfıra indirmek mümkün değil fakat ihracatı karşılama oranı ve ithalatın girdilerdeki yükünü aşağı çekmek oldukça önemli. Zira kur ve faiz kelimelerinin suçlarını ele verdikleri nokta tam da burası..

Dış ticareti artırmak için teşvikler, faizlerin düşürülmesi gibi politikalar güdülebilir ve öyle de oluyor Fakat bu da kurlara yansımak durumunda kalıyor ve kurlarda yükselme oluyor. 

1980 lerden bu yana hayatımıza giren döviz ekonomimizi etkileyen en önemli unsurdur. Yatırımlarımızın çoğu döviz ile yapılmaktadır. İthalatımız %30 durumunda olup üretim maliyetine de dahil olmaktadır. Kur artışları bu durumu nasıl etkilemesin?
Örneğin et üretimi içerisinde ithal yem kullanmaktayız. Dolaylı olarak her yerli üretim içerisinde mutlaka ithalatın etkisi bulunmaktadır. Bu sebepten ötürü kurun etkisi her mecrada hissedilir durumdadır.

Konumuzdan sapmadan devam etmek istiyorum . Merkez bankası faizleri indirdiği taktirde borçlanma maliyetleri düşecek, yatırımlar artacak ve üretim artma eğilimine girecektir. Merkez bankasının bağımsızlığı bu konuda çok önemlidir. Enflasyon beklentisini aşağı çekebildiği durumda fiyat istikrarı sağlanabilir ve bu da Merkez bankasının öncelikli görevidir. Yatırımlar artıp uzun vadeli tasarruflar Türk Lirasına geçecektir. İnsanlar merkez bankasına güvendiği durumda enflasyon kontrol altına alınabilir. Üretim kapasitesindeki artışlar azaldığı durumda enflasyon da yükselir. Yatırımlar düşük olduğunda faizler indirime gittiğinde yapay bir büyüme sağlanmış olur.

Enflasyon arttığında faiz artırmak olması gereken hamlelerdendir.Fakat ülkemizde her ikisinin de arttığı görülmesi bazı düzeltilmesi gereken durumlar olduğunun göstergesidir. Faizin düşük ve kurun yüksek olduğu modele geçmek için yapılan çalışmalar ise yükselen kur ile yükselen faize götürmektedir. Yapılması gereken faizi enflasyona karşı kullanma kapasitesini artırmak gerekir. Kuru kontrol altına almak ve insanların kur ile ilgili beklentilerinin kırılması ve sonrasında da enflasyon ile ilgili beklentilerinin kırılması gerekir.



Ez cümle..
 Faiz artarsa enflasyon çıkar, faiz düşerse enflasyon artar gibi bir genellemeyi yapmak reel hayatta çok da mümkün olmuyor tam da bu noktada Merkez bankasının bağımsızlığı, hukuki reformlar, üretici-tüketicinin ahlaki çöküntüsü ve en önemlisi ekonomide ve ülke genelinde bir güven ortamının oluşması gibi birbiriyle bağlantılı birsürü şeyin oluşmasına ihtiyacımız var bu da topyekün devlet-millet olarak hakkından gelebileceğimiz bir durum..
Bunun da tek yolu ülkemizde İKTİSADİ BİR TOPLUM oluşturabilmektir.Tüm vatandaşların markette, sokakta, bankada... vs neler yaşadığının farkında olması, mali-iktisadi anestezinin etkisinden çıkabilmesi konuşulanları anlayabilmesi ön şarttır. Bunun da yolu bana sorarsanız her sorunun baş kahramanı cehaletin ve bilgisizliğin bir numaralı düşmanı EĞİTİMDİR! Ki bu da sonu gelmez çok daha büyük ve önünde sonunda çözülmeye muhtaç başka bir sorundur ve tamamen başka bir yazının konusudur. 

(Umarım bu kadar karışık bir konuyu az da olsa Ayşe teyze - Ali Rıza amcama indirgeyebilmişimdir.. ;) )