İklim değişikliği
İklim değişikliği artık bir yerlerde okuyup geçeceğimiz, sadece haberlerde duyduğumuz bir konu olmaktan çok uzakta. Çoğumuz, “Aman ya, yine mi iklim krizi” diye düşünüyoruz belki ama bu aslında hepimizi derinden etkileyen, geleceğimizi şekillendirecek kadar büyük bir mesele. Hani yazları her geçen yıl biraz daha sıcak hissediyoruz ya, işte bu sıcaklık artışı, kuraklık, orman yangınları gibi felaketler aslında bize doğanın gönderdiği kırmızı alarm.
Peki bu durumu değiştirmek için ne yapabiliriz? İşte burada “sürdürülebilir enerji” dediğimiz olay devreye giriyor. Kulağa havalı gelebilir ama aslında çok basit bir mantığı var: Fosil yakıtları (kömür, petrol, doğal gaz) yaktığımızda doğaya çok fazla zarar veriyoruz. Bunlar yerine güneş, rüzgar, jeotermal gibi doğal kaynaklardan enerji üreterek, doğaya daha az zarar verebiliriz. Yani, güneşi ve rüzgarı kendi yararımıza kullanmak, doğayı koruyarak enerji üretmek demek.
Güneş enerjisini düşünelim mesela… Sabahları perdelerimizi açtığımızda içeri dolan güneş ışığını enerjiye çevirebilen paneller var artık. Üstelik bu enerji tükenmiyor, güneş olduğu sürece bedava! Aynı şekilde rüzgar enerjisi de öyle. Rüzgar türbinleri dönüp durdukça elektrik üretiyor ve bunun için ne yakıt, ne de doğaya zarar var. Gerçekten doğa dostu, tertemiz bir çözüm.
Ama iş sadece bireysel olarak bizim yapabileceklerimizle bitmiyor. Devletlerin, büyük şirketlerin ve sanayinin de bu yöne kayması lazım. Toplum olarak bu konuda farkındalığımızı artırmalı, enerjiyi daha verimli kullanmalıyız. Basit önlemler bile fark yaratabilir: Evde ampullerimizi enerji tasarruflu olanlarla değiştirmek, su tasarrufuna dikkat etmek, hatta toplu taşımayı daha fazla kullanmak bile büyük farklar yaratabilir.
Belki de gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için harekete geçmenin tam zamanı. Kendi küçük çabalarımızla başladığımızda, bu çabalar birleşip büyük bir dalga yaratabilir. Sonuçta doğa bize değil, biz doğaya muhtacız.
Hiç yorum yok: