
Bir çocuğun suça yönelmesi, sadece onun iradesine bağlanamaz. Bu, daha derinlerde kök salmış bir toplumsal mesele. Bugün yüksek sesle konuşulması gereken bir gerçek varsa, o da çocuk yetiştirmenin artık yalnızca ailelerin değil, bir toplumun vicdani sorumluluğu haline geldiğidir.
Çocuklarımıza sadece “iyi insan ol” demek yetmiyor. İyiliği örnekle göstermek, sabırla anlatmak ve en önemlisi onu yaşamak gerekiyor. Çocuklar nasihatle değil, şahit oldukları hayatla büyür. Sevgi görmeyen, güven duygusu gelişmeyen, iletişimden yoksun bir çocuk; öfkeyle, yalnızlıkla, dışlanmışlıkla tanışır. Ve bu tanışıklık bazen telafisi zor izler bırakır.
Bir çocuğa değer vermek, ona sadece oyuncak almakla olmaz. Onu dinlemek, ruhuna dokunmak, yolunu kaybettiğinde elinden tutmak gerekir. Çünkü unutulmamalıdır: Suçlu dediğimiz kişi, bir zamanlar yitirilmiş bir çocuğun devamıdır.
Toplum olarak çözümün parçası olmamız gerekiyor. Okullarda değerler eğitiminin güçlendirilmesi, ebeveynlerin bilinçlendirilmesi, çocukların sağlıklı sosyal ortamlara erişiminin artırılması artık bir lüks değil, zorunluluktur. Bir çocuğun iyileşmesi, yalnızca onun hayatını değil; toplumun vicdanını da iyileştirir.
Çocuklar birer tohumdur. Ne ekersek, onu biçeriz. Bugünün çocuklarına merhamet, edep, saygı, sabır ve sevgi ekersek; yarının dünyasında adalet, huzur ve umut biçebiliriz.
Çok güzel konuya deyimmişsin etkileyici ❤️
YanıtlaSil